6 Ekim 2010 Çarşamba

Az Haber Vereyim

Bugün yemekhanede Akdeniz Tava adındaki nimete benzemeyen şeyi yemeğe çalışırken, telefonum çaldı. Açtım.

- Merhaba, Ben zart zurt Çağrı Merkezi'nden arıyorum, adım zart zurt, Emir Adıbelli ile görüşebilir miyim ?
- Tabii, buyrun benim.
- İyi günler, Emir Bey, biz zart zurt çağrı merkezi olarak CV'nizi inceledik ve size bir iş teklifinde bulunmak istiyoruz. Müsaitseniz şirketimizi tanıtıcı birkaç bilgi aktarmak istiyoruz.
- Evet, dinliyorum.
- Biz zart zurt Çağrı Merkezi olarak, ülkemizin a,b,c,d,e... gibi toplamda 12 şehirde, aralarında Turkcell, Digiturk, Garanti, Akbank... - daha aklıma gelmiyor- gibi şirketlere hizmet veren bir firmayız. Bu firmalarla iletişimimizde, bize müşteri temsilcisi olarak destek vermek isterseniz; bilmemne adresinde olan, bilmem ne saatindeki mülaktımıza sizi bekliyoruz.
- Peki, programımı uydurabileceğimi pek sanmıyorum fakat gene de teşekkür ederim.
zart zurt.

İş teklifi de aldım. Az haber vereyim dedim.

8 Ağustos 2010 Pazar

Bulutları Dağıtın

Bir tokat atıyor havaya veled,
Bir yumruk sallıyor.
Burnundan soluyor veled.
Soluklanıyor, terliyor...
Dağıtamıyor bulutları veled.
Yere yığılıyor.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Etme

Bir çocuk vardı.
Kavanozları vardı.
Saçından bir tel kopardı, koydu birinin içine.
Bekledi.
Büyüdü, adam oldu.
Bardakları vardı.
Aldı o teli, bardağa koydu.
Bekledi.
Yaşlandı, ihtiyar oldu.
Kapsülleri vardı.
Aldı o teli, kapsüle koydu.
Bekledi.
Öldü.

23 Temmuz 2010 Cuma

Veled

Ben daha ölmedim ki; hayatı bileyim,
Daha kendimi bilmezken, nasıl küfür edeyim ?
Çikolatasını yalayan çocuk gibiyken,
Durmadan hayata sual edeyim.

28 Haziran 2010 Pazartesi

Garip

Canım birinci tekil yazmak istiyor, garip. Aslında şu anda da yazıyorum değil mi ? Garip. "Garip" diye köpek ismi var, garip. Çok garip.

6 Haziran 2010 Pazar

Tüketim Çılgınlığı

Sabancı Üniversitesi otomatlarında 01:28 itibariyle - final döneminde herhangi birgün adlı tarihe denk gelir - bir tane bile browni intense kalmamıştır. Bulamadım.
Neden? Hayır, sevdalısı olduğumdan değil. Madem bu ürünün reklamı iyi yapılımış, madem çılgınlar gibi yeniyor, yenileyin yurt görevlileri şunları! Para kazanmıyor mu okul bu işten? Alın! Yenilsin çılgınlar gibi...

3 Haziran 2010 Perşembe

İntihar

Kimse duymadan ölmeliyim
Agzimin kenarinda
Bir parça kan bulunmalı.
Beni tanimayanlar
"Mutlak birini seviyordu" demeliler.
Taniyanlarsa, "Zavalli, demeli,
Çok sefalet çekti.."
Fakat hakiki sebep
Bunlardan hiçbirisi olmamalı.

O. Veli Kanık

Bir kağıt - Bir Kalem

Tek istediğim bunlar, küçük yazar, sığdırırırım iletmek istediklerimi. Şu şöyle yapılsın, buna şu verilsin, hepinizden özür dilerim gibi.
Ben kötü oldum. Kötüyüm ben. Kötü biri. Hepinizden af dilerim.
Şartlar beni bu duruma mı sürükledi ?
Bahane gelmesin aklıma.
Hak mı ettim?
Birinci tekil yazmaktan nefret ediyorum.
Kalemim olsun, yazayım, ciltlensin. Olmaz ama. Olsa keşke,
Şarkının en can alıcı kısmındayım. Ah canım !
Ter kokan yastığımı istiyorum. Bu klavyeye ihtiyacım yok benim. Yok ama şu an o. Biri gelse keşke. Çabuk olsa ya, zaman daralıyor gibi...
Damarlarım acıyor. Gözlerim acıyor. Acımazlar ama.
Hep bir enstrüman çalmak istedim. Olmadı.
Sahneye çıksam bağırırım. Aya gideyim ben. Bağırayım orda.
Neden somutum? Neden somutuz? Somut olmak istemiyorum, soyut olayım, yük geliyor bedenim. Çok hem de.
Algıda seçicilikten nefret ediyorum. Unutmadığım şeyleri hatırlamaktan, yatakta uyuşmaktan da.
Hayır, ben ergen değilim. Sıyırdım ben.